Hayatımızda eğitim öğretime başladığımızdan günümüze kadar olan süreçte insanın kendi kendini yönetmesi tabiri sürekli karşımıza çıkmıştır. Peki kendi kendini yönetme ve bu durumun siyasetteki özgürlüğü nedir? Özgür olmak siyaseten neden önemlidir? Bu konu üzerine sorulacak çok fazla soru olduğunu biliyorum, bu hafta sizlere bu soruların cevaplarıyla ilgili bir yazı kaleme almak istedim.
Konumuzun temelini oluşturan özgürlüğün genel tanımını hatırlayacak olursak, “bireyin yapmak istediklerini özgür iradesiyle yapabilmesi ve yapmak istemedikleri içinse zorlanmaması” anlamını taşır. Siyasi özgürlük ise vatandaşların kamusal alan da özgür iradeleri çerçevesinde hareket etmeleri anlamına gelmektedir. Yazımın başlığında belirttiğim gibi siyasetin içerisinde özgürlüğü ele aldığımızda hem iktidar karşısında özgürlük (negatif özgürlükler), hem de bireysel özgürlük (pozitif özgürlük) olmak üzere iki temel kavram karşımıza çıkmaktadır. Yazımız tam da bu kavramlar üzerine bir değerlendirme olacaktır.
İnsan ana rahminden itibaren yasalar karşısında birey olarak değerlendirilir ve bireysel hak ve özgürlüklere sahip olur. Kamusal anlamda yaşam hakkı olan ve anayasal haklara sahip bir vatandaş olarak değerlendirmek doğru olacaktır. Toplumsal yaşamda nüfusun artması ve gerekli olan kamusal düzenlemelere ihtiyaç duyulması sonucu zaman içerisinde siyasi yönetim oluşumunu sağlamıştır. Bu bağlamda kamusal düzen içerisinde varlığını sürdüren vatandaşların, iktidara karşı hukuksal çerçevede hak ve özgürlüklerinin korunması negatif özgürlük olarak tanımlanmaktadır. Negatif özgürlük, kamusal düzende insan haklarının en geçerli şekliyle o ülkenin anayasası tarafından koruma altına alınarak tanınması ve hükümet tarafından anayasanın vatandaşlara getirdiği bu haklara karşı müdahale edilememesini güvence altına alan sistematik bir düzen şeklidir. Vatandaşlara sunulmuş olan bu özgürlüğün hukuksal çerçevede korunması bu haklara yapılacak olan müdahalenin mahkemece yargılanma sonucunu da beraberinde getirecektir. Çünkü bahsettiğim özgürlük toplum sözleşmesinin temeli olan anayasa tarafından korunma altına alınmış bir haktır. Bu yasal düzenlemeler devlet kurumlarının özgür olması gereken kamusal alanlara müdahalesini kısıtlayan ve vatandaşın özgürlüklerinin kısıtlanmasını engelleyen hukuksal bir bütünlük oluşturmaktadır. Aksi takdirde yapılacaklar anayasaya aykırılık oluşturacaktır.
Negatif özgürlük kavramı ilk başta kulağa olumsuz bir durum çağrıştırsa da genel anlamda devlet yönetimi kapsamında vatandaşların anayasa tarafından iktidara karşı korunmasını simgelemektedir. Bu özgürlüğün pozitif olanı nasıl peki, dediğinizi duyar gibiyim. Siyasal yönetim çerçevesinde bu özgürlüğü; “vatandaşların hak ve bireysel özgürlüklerini kullanabilmeleri veya yapmak istemedikleri bir durum karşısında zorlayıcı unsurların olmaması ve bu sayede devlet yönetimi üzerinde etki sağlayacak haklarını özgürce kullanabilmesi” şeklinde tanımlayabiliriz. Bu tanımlamayı açıklayacak olursak, bireyin demokratik düzen içerisinde varlığını gösterebilmesidir. Yani, siyasi parti kurma, siyasi partilere üye olma bu konuda görüş ve düşüncelerini açıklayabilme ve son olarak da oy kullanma hakkı şeklinde sizlere sıralayabilirim. Vatandaşların anayasal çerçevede bu demokratik sisteme dahil olmaları, size yazımızın en başında belirttiğim kendi kendini yönetme dediğimiz tabiri ortaya koyduğu gibi, vatandaşın kendini yönetecek iktidarı seçme hakkını da beraberinde getirmektedir.
İktidar, pozitif özgürlüğe sahip bir toplumda anayasal çerçevede koruma altına alınmış hakların kendini etkileyebilecek olması karşısında halka bağımlı bir yapıda hareket etmek zorundadır. Çünkü halkın iradesi ve bu iradeyi özgürce kullanacak haklara sahip olması halkın siyasal kimliğini ortaya koyabilecek gücü göstermektedir. Bu durum kendi kendini yönetmeyi meşru hale getirdiği gibi, bu yapının kurumsal bir çerçeve kazanmasını da sağlamaktadır. Evet, sizlerin de düşündüğünüz gibi cumhuriyet rejiminden bahsediyoruz. Bu yönetim şekli sayesinde vatandaşlar bütünleşir, birlik ve beraberlik çerçevesinde siyasi iradelerini ortaya koyarak kendilerini yönetecek kişi veya kişileri seçerler. Bu da o ülkeye ve o ülkenin anayasasına bağlı bir toplumu beraberinde getirir ve hiçbir siyasi iktidar böyle bir topluma karşı anayasa ihlali yapmayı göze alamaz.
Değerli okurlar sizlere açıklamaya çalıştığım gibi bir toplumun siyasal özgürlüğü, öncelikle o toplumun anayasal düzeni içerisinde hukuk sisteminin özgür olmasına ve buna dayalı olarak toplumun birbirine olan bağlılığı ile oluşmaktadır. Bu hafta yine bana ayrılan bölümün sonuna gelmişken sizlere Amerika Birleşik Devletleri üçüncü başkanı Thomas Jefferson’un bir sözüyle veda etmek istiyorum “Halk, hükümetinden korktuğu zaman tiranlık; hükümet, halkından korktuğu zaman özgürlük vardır”.